Fotoğrafım
Çok konuşan, çok yazan öyle herhangi biri işte...

31 Ocak 2012 Salı

HAYALİYDİ...

                                                                                                                Hayatın içinde bir hayat kurmaya çalışıyordu kendine geceleri yaşana bilen. 
Bilgisi çocukluğundan kalma yapışmış bir durumdu üzerine hep iyi okullarda iyi derecelerde okumuştu. Ama yaşamında okul olmamalıydı kazandıklarıyla hayalini kurduğu barını açtı sonunda, çatı katında evi olan bir bar. Dar yaşam alanında kendinden başkasına yer yoktu, kimseyi de aramıyordu zaten. Güneşin batışının başlamasıyla müşteri gelişi gecenin ilerleyen saatlerine hatta güneşin doğuşuna kadar devam ediyordu. Her gün yeni yetme kızlar-erkekler, feleğin çemberinden geçmiş kadınlar, evlerinde eşlerini bırakmış iş adamları... her cinsten insan geliyordu bara. Bu yüzden evine almıyordu insanları, orada yalnızlığı seçmişti. İnsanın olduğu her yerde kir barınıyordu ve oraya yakışan temizlikti, saflıktı. 
İş yerinde hep sert mizaçlı davranmalıydı başka türlü sabaha kadar alkol alan insanlarla nasıl uğraşacaktı, devamlı gizliyordu bir taraflarını. Ortağı ondan daha kolay ortama uyum sağlıyordu, müşterilerle birlikte oda götürüyordu içkileri. Ama o bir türlü kıramıyordu kendini açarken çok rahat olarak işletecekleri bu iş yerinde şimdi her zaman ki gibi kontrollü davranıyor, kar amacı güden bir iş yeri gibi çalışıyordu. Aklındakilere uyan tek yer barın üst katındaki kendine ait evi oldu. Herhalde gerçekten mutlu olduğu tek yerdi. Tabii arkadaşlarına, ortağına haksızlık etmemeliydi o seçmişti bu hayatı, üniversiteden istifa ederken çok düşünmüştü bir daha geri dönemeyeceğinden emindi ki artık dönmeyecekti zaten. Ne zamana kadar böyle yaşayabilirdi bilmiyordu ama bunu hesap edecek vakti yoktu zaten, her gece kendine kaldığında aldığı alkol aralıksız içtiği sigara onu çok fazla daha bu hayatta bırakmazdı. O zamana kadar da kazandığı yeterdi yaşamını sürdürmesine. 
Yaşamında zor olan ama bir türlü vazgeçemediği pazar gezileri vardı birde, canını hem yakan hem de her ne kadar yüksek sesle söyleyemese de artık onu gerçekten mutlu eden tek zamanlar. Annesi ve babasının yanına gittiğinde sadece susuyordu onlar hem onun yerine hem de kendileri için kızıyorlardı yeterince ona, yaşamını bu hale soktuğu için. Sessizce diliyordu onları. Haklıydılar beklide çok şey bekliyorlardı ondan profesör olacaktı bir gün, ne çabalar harcamışlardı iyi okular da okutabilmek için oğullarını. Hiç böyle düşünmemişlerdi sonunu. Ama bilmiyorlardı ki onlardan giden maddi ve manevi desteğin yanında oğullarının kaybettiklerini. Bir yarışın içinde hep en iyi olmak zorunda iken hata yapmaktan, zaman kaybetmekten, geri kalmaktan, parasız kalmaktan...nasıl korkulduğunu. Anne-babasına hiç bunlardan bahsetmedi, bahsetse de anlamayacaklardı bu kadar şeyi çektikten sonra iyi bir geleceği bırakıp bir bar işletmecisi olduğunu. Bu benim hayalimdi dese ona bile inanmazlardı belki de. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder