Bilgisi çocukluğundan kalma yapışmış bir durumdu üzerine hep iyi okullarda iyi derecelerde okumuştu. Ama yaşamında okul olmamalıydı kazandıklarıyla hayalini kurduğu barını açtı sonunda, çatı katında evi olan bir bar. Dar yaşam alanında kendinden başkasına yer yoktu, kimseyi de aramıyordu zaten. Güneşin batışının başlamasıyla müşteri gelişi gecenin ilerleyen saatlerine hatta güneşin doğuşuna kadar devam ediyordu. Her gün yeni yetme kızlar-erkekler, feleğin çemberinden geçmiş kadınlar, evlerinde eşlerini bırakmış iş adamları... her cinsten insan geliyordu bara. Bu yüzden evine almıyordu insanları, orada yalnızlığı seçmişti. İnsanın olduğu her yerde kir barınıyordu ve oraya yakışan temizlikti, saflıktı.

Yaşamında zor olan ama bir türlü vazgeçemediği pazar gezileri vardı birde, canını hem yakan hem de her ne kadar yüksek sesle söyleyemese de artık onu gerçekten mutlu eden tek zamanlar. Annesi ve babasının yanına gittiğinde sadece susuyordu onlar hem onun yerine hem de kendileri için kızıyorlardı yeterince ona, yaşamını bu hale soktuğu için. Sessizce diliyordu onları. Haklıydılar beklide çok şey bekliyorlardı ondan profesör olacaktı bir gün, ne çabalar harcamışlardı iyi okular da okutabilmek için oğullarını. Hiç böyle düşünmemişlerdi sonunu. Ama bilmiyorlardı ki onlardan giden maddi ve manevi desteğin yanında oğullarının kaybettiklerini. Bir yarışın içinde hep en iyi olmak zorunda iken hata yapmaktan, zaman kaybetmekten, geri kalmaktan, parasız kalmaktan...nasıl korkulduğunu. Anne-babasına hiç bunlardan bahsetmedi, bahsetse de anlamayacaklardı bu kadar şeyi çektikten sonra iyi bir geleceği bırakıp bir bar işletmecisi olduğunu. Bu benim hayalimdi dese ona bile inanmazlardı belki de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder